Bakanlıklar özelinde kamuda yapısal reform önerileri.
Ahmet ÜNLÜ yazdı... Yeni Şafak
Bakanlıklar özelinde kamu-üniversite arasında yapılacak işbirliğinin oluşturacağı sinerjiden bahsederek bir takım yapısal reform önerilerinde bulunacağız. Gelişmiş ülkelerdeki kamu kurumları ile üniversiteler iç içe geçmişken bizde durum maalesef istenilen düzeyde değildir. Hem üzücü hem de düşündürücü olan bu konuyu açıklamaya çalışacağız.
Teori ile uygulamanın buluşturulmasının Ülkeye sağlayacağı sinerjinin farkında olmayan hemen hemen hiç kimse yoktur. Öyleyse bu kadar açık bir konuda neden istenen mesafe alınamaz? 2547 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi kamu-üniversite iş birliği için yeterli midir?
Kamu kurum ve kuruluşları ile üniversiteler arasında istisnalar dışında adeta kalın duvarlar olduğunu görüyoruz. Çok ciddi bir ihtiyaç olmadığı sürece birbirlerinin kapısını çalmazlar. Her ne kadar teknik konularda iş birliği kısmen olsa da sosyal bilimlerde iş birliği yok gibidir. Halbuki üniversitelerdeki bilgi birikiminin kamu kurumları ile paylaşılması çok ciddi bir sinerji oluşturacaktır.
Bu kapsamda bazı kamu kurumları 2547 sayılı Kanun’un 38’inci maddesine göre öğretim elemanlarını görevlendirme yoluna gitmektedirler. Ancak, bu durum oldukça sınırlıdır. Hatta bazı kamu kurumları 2547 sayılı Kanun’un 38’inci maddesine göre görevlendirmeyi hiç kullanmamıştır. Her ne kadar bu madde gereğince yapılan ödemeler oldukça düşük olsa da konunun ücreti aşan bir boyutunun olduğunu ifade etmek isteriz. Ancak, bu maddenin yeniden düzenlenmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz.
Özellikle bazı kamu kurumları vardır ki bunların üniversitelerle yakın iş birliği yapmaları kaçınılmaz hale gelmiştir. Bilgi çağında benim bilgiye ihtiyacım yoktur diyecek bir kurumu düşünemiyoruz. Bu nedenle bilgiye en fazla ihtiyaç duyan kurumlar arasında Dışişleri Bakanlığı’nın olduğunu düşünüyoruz. Dış politika belirlemelerinde üniversitelerin yetişmiş akademisyenlerinden faydalanılması ülke açısından oldukça önemlidir. Acaba bu bakanlık, bu madde kapsamında üniversitelerden görevlendirme yapıyor mu ya da başka yollarla akademisyenlerle çalışıyor mu?
Yine bu bakanlık üniversitelerin uluslararası ilişkiler bölümleri ile işbirliği yaparak etkileşimde bulunuyor mu? Daha açık ifadelerle bakanlığın ihtiyaçları doğrultusunda yüksek lisans ve doktora çalışmalarında bakanlık ile üniversiteler arasında etkileşim var mı ve düzeyi nedir? Bize göre bakanlığın ihtiyaçları doğrultusunda proje bazlı çalışması ve etkileşimi arttırması çok büyük önem arz ediyor. Görüşleri hoşumuza gitmese de üniversitelerde çok nitelikli hocalar bulunmakta ve çok özellikli konularda uzmanlıkları vardır. Bunların çalışmalarını takip etmek ve onlardan destek almak geliştirilecek stratejilerde çok önemli açılım sağlayacaktır.
Özellikle coğrafyamızda bulunan birçok ülkede veya ülkeler arasında mezhep çatışmaları üzücü ama gerçek bir durumdur. Bu nedenle mezhepler konusunda uzman hocaların çalışmalarından ve kendilerinden Dışişleri Bakanlığı’nın faydalanmasının oluşturulacak stratejilerde katkısı olacağını düşünüyoruz. Böyle bir işbirliği olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak böyle bir çalışma yoksa yeni Dışişleri Bakanı sayın Hakan Fidan’ın akademik yanının olduğu da dikkate alındığında böyle bir çalışma (işbirliği) yapacağını ya da yapması gerektiğini düşünüyoruz.
Üniversitelerden kamu kurumlarına yapılacak görevlendirmeler 2547 sayılı Kanun’un 38’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Bu madde uyarınca görevlendirilen öğretim elemanları kendi kurumlarından alacakları aylık ve ödeneklerin yanısıra, görevlendirildikleri kurumda yürüttükleri görev için birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir genel müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı geçmemek üzere ilgili bakan tarafından tespit edilecek miktarı net olarak ikinci görev aylığı şeklinde ayrıca alırlar” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, ödenecek ücret (1500+7000)*0,509796 = 4.333,26 TL’yi geçemeyecektir. Bu tutarın çok düşük olduğunu ifade etmek isteriz. İdealist olmayan bir akademisyenin bu ücretle görev yapması oldukça zordur.
Ancak, bazı kurumlara yapılan ücretler oldukça yüksektir. Özellikle TÜSEB, TÜBİTAK ve TÜBA’ya yapılan görevlendirmelerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek devlet memuru olan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı’na her ne ad altında olursa olsun fiilen yapılan mali ve sosyal hak niteliğindeki her türlü ödeme dâhil bulunacak toplamın altı aylık net ortalamasını geçmemek üzere Cumhurbaşkanı’nca tespit olunmaktadır. Bu ödemelerin yüksekliği ister istemez bu kurumlarda çalışacak akademisyenleri cezbetmektedir.
Özellikle sosyal bilimler konularında kamu-üniversite iş birliğinin çok zayıf olduğunu düşünüyoruz. Halbuki ülke açısından son derece kritik birçok konunun çözümü ile sosyal bilimler uğraşmaktadır.
Nasıl ki bir hastalıkta öncelikle doktora gidip teşhis konulmaya çalışılıyorsa sosyal sorunların çözümünde de öncelikle sağlıklı teşhislere ihtiyaç vardır. Ne yazık ki bu konularda yetkin uzmanlardan yeterince yararlandığını düşünmüyoruz.
Yine üniversitelerin yaptıkları akademik çalışmaların da bakanlıklarla koordineli yürütülmesinin önemini anlatmaya dahi gerek duymuyoruz. Ortaya çıkacak faydanın karşılıklı olması kamu-üniversite iş birliğini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu kapsamda bakanlıklarda görev yapan kariyer meslek mensuplarının uzmanlığa geçiş için hazırladıkları tezlerin de akademisyenlerin gözetim ve denetiminde hazırlanması oldukça önemlidir.
Aynı şekilde birçok bakanlığın görev alanıyla ilgili konularda akademik çalışma yapan hocaların bilgi ve tecrübelerinden faydalanılması kaçınılmazdır. Ancak bu konuda çok zayıf olunduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bu bağlamda Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve İş-Kur Genel Müdürlüğü’nün akademisyenlerden yararlanması oldukça önemlidir. Özellikle sosyal yardımlar ve sosyal sigorta konularında kamu-üniversite işbirliğine ciddi bir ihtiyaç bulunmaktadır.
Burada ısrarla kaçınılması gereken husus ise akademisyenlerin yönetici kadrolarına atanmasından kaçınılması gerektiğidir. Aksi takdirde bir konuda derinliği olan bilim insanlarının rutine sokularak heba edilmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Üzerinde durduğumuz konu akademisyenlerin bilgilerinden azami derecede yararlanılmasıdır.
Nitekim birçok akademisyen (istisnalar çok azdır) yönetici kadrolarına atanarak heba edilmiştir. Bunların başarısız olmalarındaki önemli bir sebep ise yıllarca akademik camiada bulunduktan sonra rutine girmeleri ve geçmişte hiçbir yönetim tecrübelerinin olmaması başarısızlıkta önemli bir sebeptir. Yine yıllarca bireysel ve derin çalışmalara odaklanmış insanların bu süreçten çıkarak olaylara daha tepeden bakmaları bunları başarısız kılan başka bir sebeptir.
Bu nedenledir ki akademisyenlerin üniversitelerden kopmayarak kamu kurumlarına danışman olarak özel konularda destek vermeleri daha faydalı olmaktadır.
IYÖK ve İnsan Kaynakları Ofisi kamu-üniversite işbirliğinde öncülük yapmalıdır
Bilginin tecrübeyle kavuşması adeta toprağın suyla buluşması gibidir. Bunun zor olmadığını düşünüyoruz. Bu durum hem üniversiteler hem de kamu kurumları açısından oldukça büyük bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Bunun için üniversite rektörlerinin ilgili bakanlıklarla ya da bakanlıkların ilgili üniversitelerle diyaloğa geçmeleri gerekmektedir. Bize göre ilk adımın üniversitelerden gelmesi işi daha kıymetli hale getirecektir.
En etkili yöntem ise YÖK’ün İnsan Kaynakları Ofisi ile ortaklaşa çalıştay’lar düzenleyerek farkındalık oluşturmasıdır. Daha sonra somutlaşan veriler ışığında her iki kurumun işbirliği ile eylem planı hazırlanmalı ve Cumhurbaşkanlığı Kararı ile duyurularak harekete geçilmelidir. Özellikle eylem planında kamu-üniversite işbirliği ile hazırlanması oldukça önemlidir. Aksi takdirde istenilen sonuca ulaşılması oldukça zordur.
İK Ofisi Başkanı’nın akademisyen kökenli olması nedeniyle bu konuda daha hızlı hareket edebileceğini düşünüyoruz. Bu işin oldukça zor ve ciddi bir zihni çabaya ihtiyaç olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bakalım zora talip olan çıkacak mı yoksa eski köye yeni adet getirmeye gerek yok mu denilecek.
Benzer Haberler
Kapsam dışı personel ya da işçi ne demektir?
Çalışanlar dikkat! İşveren bu kararı sizden habersiz alamaz...
Kredi kartlarında faiz oranları arttı
Bugün Mevlit Kandili
BES'te kısmen ödeme dönemi Resmi Gazete'de
42 bin deprem konutu yıl sonuna kadar teslim edilecek
MİT 6 yılda şifreleri kırdı: Emniyet'te 3 bin FETÖ'cü deşifre oldu
Kırmızı ette fiyatlar tekrar yükselişe geçti