Emeklilik sistemindeki yeni arayışlar ve düşündürdükleri
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ünlü'nün yazısı...
AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, emeklilik sisteminin güncellenmesiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Anlaşıldığı kadarıyla sistemde ciddi sorunların varlığı kabul edilerek çözümü için düğmeye basıldığı görülüyor. Bu yazımızda konuyu farklı açılardan açıklamaya çalışacağız.
AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, emeklilik sistemini incelerken dünyadaki örneklerin dikkate alınması gerektiğini belirterek, özellikle Avrupa ülkelerindeki örneklerin dikkate alınması gerektiğine vurgu yaptı.
Güler, dünya ortalamasına baktığımızda 3 ila 4 çalışana karşılık bir emekli olduğunu ifade etti. Güler açıklamasının devamında; “Ama şu an ülkemize baktığımızda halihazırda yaklaşık 32 milyon çalışan ve 16 milyon 100 civarında emekli olduğunu görüyoruz. Yani 2 çalışana 1 emekli olduğunu görüyoruz. Bizim bu manada mutlaka hem prim miktarını ve yaşı hem de ödenen süreyi esas alacak şekilde daha adil, daha dengeli ve sürdürülebilir mahiyette bir emeklilik sistemini inşa etmemiz lazım. Vatandaşlarımızın da seçmiş oldukları tercih noktasında ona göre bir emekli maaşına kavuşması lazım.” ifadelerini kullandı.
Yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan Haziran ayı istatistiklerine göre İstihdam Edilen Kişi Sayısı 32.618.000, sigortalı sayısı 25.193.080 ve emekli sayısı 16.239.387’dir.
Muhtemelen Güler, istihdam edilen kişileri sigortalı olarak düşünerek aktif/pasif oranını 2 olarak açıklamıştır. Halbuki istihdam edilen kişilerle sigortalılar birbirinden oldukça farklıdır. Yani TÜİK verilerinde yer alan çalışan sayısı sigortalı sayısı değildir.
Bu köşede tepkileri göze alarak EYT’nin çıkması halinde sistemde çok büyük sıkıntılar çıkacağını ve sistemin sürdürülemez hale geleceğini ifade etmiştim. Olan oldu ve EYT çıktı. Bir anda sisteme milyonlarca emekli dahil oldu. Bunların emekli maaşları ve ikramiyeleri ile sağlık giderleri ister istemez büyük bir yük oluşturdu.
Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki EYT sonrasında bozulan dengeleri kısa vadede düzeltmek oldukça zor. Bir de kademeli emeklilik bekleyenleri dikkate aldığımızda işlerin hiç de kolay olmadığı anlaşılacaktır.
Kaldı ki 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe konulan 5510 sayılı kanunla emeklilik yaşında ve diğer hususlarda önemli düzenlemeler yapılmıştı. Ancak EYT düzenlemesi adeta sistemi yerle bir ederek bırakın 5510 sayılı kanundaki düzenlemeleri 1999 yılı öncesine gidildi.
Ayrıca 5510 sayılı kanunla yapılan reformda çok ciddi gedikler açıldı. Adeta zaman içerisinde sistemde gedik üstüne gedik açıldı. Son olarak 4/b li olarak bilinen Bağ-Kur’luların sigorta gün sayısının 7200’e düşürüleceğine ilişkin taahhütler de düşünüldüğünde işlerin oldukça zor olduğu anlaşılacaktır.
Her konuda popülizm yapan muhalefet ne hikmetse milletvekillerinin emekli maaşlarında ses çıkarmamaktadır. Bu köşede milletvekillerinin emekli maaşının Cumhurbaşkanının emekli maaşını fersah fersah geçtiğini ifade etmemize rağmen kimseden ses çıkmadı.
Bir milletvekilinin aldığı emekli maaşının Cumhurbaşkanınınkinden fazla olmasını kabul etmek mümkün değildir. Ancak bu konuda hiçbir adım atılmadı. Şimdi bu konuda adım atılıp atılmayacağını soralım. Öncelikle daha olduğu gibi milletvekili maaşlarının Cumhurbaşkanın emekli maaşına oranlanması ile ilk samimi adım atılabilir. İktidarın bu konuda atacağı adıma muhalefetin itiraz etme şansı olmayacaktır.
Yine milletvekillerinin hem normal maaş hem de emekli maaşı almasının önüne geçilecek düzenlemenin de yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Bir tarafta asgari ücretle çalışan kişiler varken diğer tarafta hem emekli maaşı hem de görev maaşı alınmasının izahı mümkün değildir. Yani aynı işi yapan emekli milletvekili ile emekli olmadan vekillik yapan arasında oluşan bu maaş farkının giderilmesi gerekiyor.
Bunun için de 5335 sayılı kanunun 30’uncu maddesinin üzerinde derin derin düşünme zamanı geldi de geçiyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aktüeryal dengesi ciddi oranda bozuldu. Prim tahsilatındaki sıkıntılar da dikkate alındığında vaziyet her geçen gün daha da kötüleşiyor. Halbuki Sosyal Güvenlik Kurumuna Prim Borcu Olan İşverenlerin Kamuoyuna Açıklanmasına Dair usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 4'üncü maddesi gereğince ödeme süresinin bitiminden itibaren altı aydan daha uzun süre geçmiş prim borcu bulunan işverenlerden, Yönetim Kurulu tarafından her yıl için belirlenecek tutardan daha fazla borcu olanların, yılda en az bir en çok iki defa topluca ilan edileceği hüküm altına alınmıştır.
Benzer Haberler
Resmi Gazete'de bugün ( 18.09.2024)
BDDK, 45 İdari personel alacak
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı: Herkes devlete yükleniyor, 5 milyonu aşan çalışanımız var
Türk Eğitim-Sen'den 20 bin öğretmen adayının atamalarının gecikmesine sert eleştiri
O il müdürü görevden alındı
Sınavsız olarak Devlet kadrolarında ‘doldur-boşalt’ yöntemi.
YDS/2 başvuru kılavuzu yayımlandı
Boşanma davası devam ederken eşim vefat etti, dul aylığı alabilir miyim?