Politika metnine göre kamu personelinin dokunulmazlığı kaldırılacakmış!
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ahmet Ünlü'nün yazısı....
Millet İttifakı tarafından açıklanan Ortak Politikalar Mutabakat metninde kamu personeline yönelik birçok hususa yer verilmiştir. Bunların içerisinde isabetli olanlar olduğu gibi kamu personelini tedirgin edecek ve ne olduğu anlaşılmayan birçok husus da bulunmaktadır. Bu yazımızda konuyu açıklamaya çalışacağız.
Kamu personelinin dokunulmazlığı kaldırılacakmış
Politika metninde yer alan; “Kamu görevlilerini tanımlanan yetki alanlarında, hesap verebilirlik ilkesi uyarınca sorumlu tutacak, bu doğrultuda kamu personelinin dokunulmazlıklarını kaldıracağız.” ifadesini görünce şaşırmamak mümkün değildir.
Belli ki metni kaleme alan kişilerin teori ve pratikten çok fazla haberi yok. Kamu personeli, sanki dokunulmazlık zırhı ile kuşatılmış gibi oluşturulan algı doğru değildir. Daha açık ifade ile kamu personelinin hangi dokunulmazlığı var ki bu dokunulmazlık kaldırılacaktır.
Şayet kastedilen 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’da yer alan düzenlemelerse bunların dokunulmazlık olarak algılanması tam bir cehalet örneğidir. Zira bu kanunla memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili merciler ve izlenecek usul düzenlenmektedir. Ayrıca, kamu görevlilerinin kamu görevi dışında işledikleri suçlar hakkında ise genel hükümler uygulanmaktadır. Yani herhangi bir vatandaştan kamu görevlisinin farkı yoktur.
Kamu görevi nedeniyle işlenen suçlar için süreç nasıl işlemektedir?
Kamu görevi nedeniyle kamu gücünü kullanan kamu görevlileri zaman zaman hukuksuzluk yapabilmekte veya zarara uğrayanlar böyle bir izlenime kapılabilmektedir. Kamu görevlileri ile haklarında işlem yapılan ilgililer arasında görev nedeniyle ortaya çıkan anlaşmazlıkların suç oluşturup oluşturmadığının özel bir inceleme gerektirdiği bilinmektedir.
Yıllardan beridir kamu görevinden kaynaklanan suçlar için farklı bir süreç takip edilmiştir. 4483 sayılı Kanun öncesinde yürürlükte olan Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkatta’da kamu görevlilerinin yargılanması için farklı bir süreç öngörülmüştü. Dolayısıyla 4483 sayılı Kanun belirli bir birikim ve tecrübenin sonucunda güncelleştirilerek uygulamaya devam ettirilmektedir. Bu durumun nasıl bir rahatsızlık oluşturduğunu anlamak mümkün değildir.
Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin 4483 sayılı Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni istemektedirler.
İzin vermeye yetkili merciler, kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatırlar. Ön inceleme sonucunda ise soruşturma izni verilir veya verilmez ama her iki halde de ilgililerin itiraz hakkı bulunmaktadır. İtirazlar ise yargı mercilerince sonuçlandırılmaktadır.
Sanki kamu görevlileri işledikleri suçtan dolayı korunuyormuş gibi bir algı oluşturulması doğru bir yaklaşım değildir. Kamu gücünü kullanan kamu görevlileri ister istemez birçok kişiyle karşı karşıya gelebilmektedir. Bu durum nedeniyle de haklarında şikayette bulunulmakta ve soruşturamaya tabi tutulmaktadırlar. Ancak kamu görevlilerinin yargılanabilmesi için soruşturma izni vermeye yetkililerce izin verilmesi gerekmektedir. Soruşturma izninin mantığı ise suç olduğu iddia edilen iş ve işlemlerin gerçekten suç oluşturup oluşturmadığının araştırılarak kamu görevlilerinin mağdur olmalarının önüne geçilmesidir. Yoksa her iddia nedeniyle kamu görevlileri adliye koridorlarını arşınlar, hem kamu görevlileri hem de kamu hizmeti ciddi zarar görürdü. Münferit hatalı işlemleri bir kenara koyacak olursak Kanunun öngördüğü sürecin kamu görevlilerinden ziyade kamu hizmetinin zarar görmesinin önüne geçilmesi olduğu görülecektir.
Örnek üzerinden konuyu açıklamak gerekirse, bir kamu görevlisinin kamu görevi nedeniyle işlediği iddia edilen bir suçtan dolayı öninceleme süreci başlatılır daha sonra ise ilgilinin fiilinin suç oluşturup oluşturmadığı incelendikten sonra soruşturma izni verecek makama sonuç iletilerek savcılık sürecinin başlatılıp başlatılmayacağına karar verilmektedir. Şayet soruşturma izni verecek makam soruşturma izni vermezse ilgililerin yargı mercilerinde itiraz hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla kamu görevlilerinin dokunulmazlığının olduğunu iddia etmek konunun bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.
Kanunda öngörülen soruşturma izni verilme sürecinin kaldırılması halinde yukarıda da belirtildiği üzere kamu personeli iş yapamaz hale gelecektir. Her yaptığı hakkında suç duyurusunda bulunulan ve doğrudan savcılığa gitmek zorunda kalan bir kamu personeli adeta kamu hizmeti yapamaz hale gelecektir. Yani savcılıklar kendilerine intikal eden her şikayete doğrudan işlem yapmak zorunda kalacakları için kamu görevlileri çok büyük mağduriyet yaşayacaktır. Başka bir açıdan ise uzmanlık gerektiren konularda savcılıklar iş yapamaz hale geleceği için sistem adeta tıkanacaktır. Dolayısıyla politika metnini kaleme alanların anlattıklarımızdan haberi olmadığını düşünüyoruz. Aksi takdirde yıllardır hiçbir tereddüt yaşanmadan uygulanan soruşturma izni müessesesi dokunulmazlık olarak açıklanmazdı. Bu nedenle bir metin kaleme alınırken kamu görevlilerini zan altında bırakacak ve tedirgin edecek ifadelerden kaçınılması gerekmektedir. Yoksa kaş yapayım derken göz çıkarılır.
Asli ve sürekli hizmetler vekiller ya da taşeronlara yaptırılmayacak
Politika metninde; “Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin vekil ya da taşeronlar eliyle yürütülmesine izin vermeyeceğiz.” ifadelerine yer verildiğini görüyoruz.
Yıllardan beridir bu köşede yazdığımız konulardan dahi haberdar olunmadığı anlaşılmaktadır. Aksi takdirde öncelikle asli ve sürekli kamu hizmetinin tanımı yapılacağından bahsedilirdi. Yoksa mevcut mevzuata göre asli ve sürekli kamu hizmetleri memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmek zorunda olup bu durumun politika metni olarak duyurulması anlamsızdır.
Nitelikli meslek elemanı kurumların içinden karşılanacak
Politika metninde; “Kamuda kariyer sistemine dayalı çağdaş bir insan kaynakları yönetimine geçecek, her kurumun nitelikli ‘meslek elemanı’ ihtiyacını kendi içinden karşılaması ilkesini getirecek, meslek memurluklarına atanmada kurumlar arası nakil işlemi uygulamalarına son vereceğiz” ifadelerine yer verildiğini görüyoruz.
Bu ifadelerin ne anlama geldiğini yazanların dahi anladığından emin değiliz. Zira kamu kurumlarının nitelikli personeli KPSS sonuçlarına göre Uzman Yardımcısı veya Müfettiş Yardımcısı olarak göreve alınmakta ve üç yıllık yetişme süresinin sonunda yapılacak yeterlik sınavına göre Uzmanlığa veya Müfettişliğe atanmaktadır. Yıllardan beridir bu durum kamuda uygulanmakta olup bundan rahatsızlık duyan bir rapora da yer verildiğine şahit olmadık. Yine kariyer mesleklere nakil suretiyle atama da yapılmamaktadır. Şayet nakil yapılacaksa da istisnai olarak kariyer meslek mensupları arasından yapılmaktadır.
Benzer Haberler
Seçmen listeleri yarın askıdan inecek
1 Nisan 2023'den önemli gündem başlıkları
Koruma kararı devam eden kızlara yapılacak evlenme yardımı ne kadar oldu?
Ocak ayında engelli ve yaşlılara yapılacak harçlık tutarı arttı
Sözleşmeli personele aile yardımı ödenir mi?
Katılım Finans Kanunu Teklifi, TBMM'de
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü 1365 İşçi Alacak
Bakan Nebati dış borç stoku verilerini değerlendirdi